-
Yunus Emre Yılmaz
23 Aralık 2020 15:43 - KURT, AYI VE ÇAKALKURT, AYI VE ÇAKAL
Evvel zaman içinde kalbur ithal saman içinde ormanda kış uzayıp kıtlık zamanı olmuş. Ormandaki hayvanlar ayının cüssesinden ve iriliğinden korktuğundan ondan çekiniyorlarnuş. Bu kıtlık zamanında açlıktan çok güçsüzleşen çakal bir plan hazırlayıp, cesaretini toplayıp ayının yanına gitmiş. Ayıya dönüp herkes senden korkuyor onları haraca bağlayıp öyle gününü geçirmek varken ne diye kendini yorarsın? Ormanın kralı sen olmalısın demiş. Ayı, çakalın bu teklifini kabul etmiş. Bütün ormanı haraca bağlamış.
Ormandaki yılan, çiyan, tilki vs . ne varsa hepsi bütün yiyeceklerini tıpış tıpış ayıya teslim ediyormuş. Ayı iyice karnını doyurduktan sonra arta kalanlarıyla bu hayvanlar yetiniyormuş. Bir yandan da birbirlerinin sırtını sıvazlıyormuş böyle çok iyi oldu diye…
Bu durum kurdun zoruna gitmiş.
Yazık bu halinize bu kadar boyun eğmeyin demiş.
Ama hayvanlar kurda karşı gelmişler.
Tabi senin tuzun kuru oturduğun yerden konuşuyorsun.
Kurt dayanamamış Ayıyı meydana çağırmış.
-Gel bakalım buraya, bu böyle gitmez bu hayvanlara zulüm ediyorsun.
Ayı böbürlenerek gelip karşılık vermiş:
-Burdakiler de senin haklı olduğunu biliyor ama onların karnını ben doyuruyorum. Sen bunlara acıyorsun ama bunlar kendine acımıyor tatlı canlarından dolayı her şeye boyun eğiyorlar . Bunlara sen niye acıyasın, ben niye acıyayım? demiş.
Kurt bir kere meydana çıkmış hem ayıya hem ötekilere kızgınlığını çıkarması lazım. Demiş bunların bu şekilde ezilmesi senin bunların sırtından yükselmenden daha çok zoruma gidiyor. Savaşalım kazanırsam bunlar kurtulur kaybedersem en azından birdaha bunları görmek zorunda kalmam demiş.
Hal böyleyken sıçan, yılan, eşek, çakal vs. kendi aralarında konuşuyormuş:
Tilki:
-Tabi kendi tuzu kuru. O dişler bende olsa ben de derdim.
Çakal
-Hiç. Artist işte. Eline fırsat geçse ayıdan beter eder bizi.
Eşek:
-Bu var ya, nevaleyi ona vermedik diye bozuluyor ha! Hep poz bunlar… Biz de yedik sanki…
Kurt bunların hepsini duyuyor ama ayıya konsantre olduğundan kulak asmıyormuş.
Bir iki tur döndükten sonra başlamışlar vuruşmaya… Kurt hem vurmaya hem tutulmamaya çalışıyormuş. Ayı hem tok hem iri. Bir ele geçirse kurdun hali perişan olacak. Atılmış ayıya paçasından geçmiş.
Sıçan sırıtmış:
-Gördünüz mü? Nasıl da yalandan ısırdı. Oyun bunlar, oyun.
Ayı canının acısından homurdanırken, kurt bir daha atılmış, bir tırpan vurmuş geçmiş.
Yılan tıslamış bu sefer:
-Nasıl kaçak vuruşuyor gördünüz mü? Hep poz bunlar.
Ayı canıyla uğraşırken aklından kurdu ele geçirmeyi kuruyormuş. Kurt bir daha atılmış, ayının boynunu dalamış, savurmuş geçmiş. Ayı postu serdireceğini anlamış.
Bu sefer maymun başlamış yorum yapmaya:
-Bile bile bıraktı. İstese yıkardı. Tiyatro bunlar… Ayının adamı bu. Böyle oyun yapıp, el birliği edip, bizi haraca kesecekler demiş…
Kurt bunu da duymuş. Bakmış ki ayının amanı kalmamış. Usulca gitmiş yanına.
-Kalk demiş. Seni boğmak iş değil ama görüyorum ki senin boğulman sadece bu şerefsizlere yarayacak. Sen haramzadesin lokman için vuruştun. Bu namussuzlar onu da yapmadığı gibi beni de tutmadı. Senin yediğin haram, bunların aldığı nefes… Bundan sonra nasıl biliyorsan öyle yap, ben dağ başında yaşarım…
Kurt ayıyı kendi haline bırakmış, dağın yolunu tutmuş.
Ayı kanını terini sile sile dikelmiş… Dönmüş sıçanın, yılanın, eşeğin izlediği tarafa…
-Siz az önce ne diyordunuz ? diye çıkışmış…
Hepsinin gözü büyümüş, nutku tutulmuş, kaderlerine razı, boyun bükmüşler. Çakal bakmış ki durum kötü, kuyruğunu paçasının arasına iyice kıstırıp bir adım öne çıkmış. Ayının tam önünde durmuş. Kurdun gittiği tarafa doğru dönüp bağırmış:
-Artist! Anladın tabi benim mevzuya gireceğimi, gözün kesmedi demi, öyle gidersin işte…
Read Next