-
Feyzanur TAKAL
05 Temmuz 2020 16:27 - Fazla KırılıyoruzFazla Kırılıyoruz
Fazla kırılıyoruz...
Fazla önemseyip fazla fedakarlık yapıp sonra da değmez deyip bir köşeye çekiliyoruz.
Biz insanız!
Elbette yanlış yapacağız. Her şey düşlediğimiz gibi dört dörtlük veya toz pembe hayallerle, her şeyin, herkesin Habil olduğu bir yer olmayacak. Bir eksik bir fazla yetinip şükretmesini bilmeliyiz. Her ne kadar kendi halinizde olursanız olun uzak durmalısınız sizi siz yapmayan şeylerden, sizi hakikatten uzaklaştıran sebeplerden. Hatta bazı evlerden, bazı eşyalardan, bazı insanlardan, bazı sevgilerden sakınmamız gerekiyor kendimizi, nefsimizi, aklımızı, kalbimizi...
Biz insanız!
Yeri gelecek bize yapılan hatalara bilmukabele karşılık vermek isteyeceğiz. Belki daha fazla kırıp daha fazla incitmek isteyeceğiz çünkü bir tarafımız hep Kabil... Sanırım bundandır yapılan kötülüğe misliyle karşılık vermek isteyişimiz. İçimizdeki kıskançlık, hasetlik ateşinin korları, bize kalan bir miras sonuçta. Biz Asr-ı Saadet gençleri olarak Kabil’in mirasına çok güzel sahip çıktık, gözü arkada kalmasın.
Biz insanız!
Yeri geldi mi zincirimizi kırıp, başımızı gökyüzüne kaldırıp dua ederiz hüzünlü bir yüz, kırılmış bir kalp ile. Allah’ı istiyoruz. Yaptığımız her şeyden pişmanlık duyup tövbe istiğfar ediyoruz. Ondan başka gidecek yerimiz, çalacak kapımız olmadığını anlıyor, Rahman ve Rahim olana meftun oluyoruz.
Biz insandık!
Lakin insan olmadan önce kulduk. Vicdanımız rahat deyip çekip gidiyoruz ama vicdanlarımızın çamurlaştığından haberimiz yoktu. Herkes üzerine düşeni yapıyorsa, bu denli gözlerimizi öyle yaş dolu eden dert nedir? Bizi öyle harap, öyle ziyan eden dert nedir?
Biz insandık...
Melek ve şeytan olma potansiyelini bünyesinde barındırır halde yaratıldık ve gönderildik dünyaya. Hataları ve günahlarımızın olmasının yanı sıra üstün başarı ve meziyetler ile de donatıldık. Kul olduğumuzun bilinciyle hatalardan tevbe edip, bizleri yaratan Allah'a rücu eden insanlar olarak, gerçek insan olma şuuruna yaklaşmış veya bu şuura varmış olanlardan olmalıydık, olmalıyız. Allah'ın halifesi olarak gönderildiğimiz dünyadan, Allah'ın düşmanı olarak geldiği yere dönmemeli, bunun için çalışmalı değil miydik?...
Allah Hz. Adem vesilesiyle insanlara "isimleri ve eşyayı" öğretirken bunu neden bahşetti bize? Kendi yüce davasında kırılmaz, esnemez bir şekilde yol alabilmemizi ve bu dava uğruna gayret sarf etmemizi emretmiş ve buna uymadığımız takdirde hüsrana uğrayacağımızı ikâz etmişken, bize verdiği sınırlı güç ve tasarrufla gaflete düşüp de şeytanla iş birliği yaparak ilahlık rolüne bürünmemiz neden? Ne için koşturuyoruz tamamı bir oyundan, bir seraptan ibaret olan bu dünyada? Bu oyun bittiği zaman Allah'ın huzuruna çıktığımız zaman anlatacak bir şeyler bulabilecek miyiz?
Bebek doğduğunda niye ağlar sanırız? Çünkü o yaratıldığı âlemden ayrılmıştır, başka bir dünyaya doğmuştur. Sonra bu dünya bize burada emanetçi olduğumuzu unutturur ve alıştırır bizi buraya. Bilmeliyiz ki unutmayanlar kazanacak. Unutanlar ise gerçekten unutulmayı dileyecek... Fakat Allah asla unutmaz ve vaadinden dönmez... Onu unutanlar, yine onun şanına layık bir azapla karşılanacaklar...
Dua edelim. Feryadımıza sahip çıkalım. Allah için her şeyden vazgeçelim de, herhangi bir şey için Allah'tan vazgeçmeyelim.
Read Next