-
Ömer AĞ
09 Ağustos 2022 10:51 - TEŞHİSTEŞHİS
Uzun zaman oldu yazmayalı, bu süreçte hep zihnime yazdın. Zannedersem ihtiyaç hâsıl oldu ki içimden bir ses kalk bu düşündüklerini kaleme al dedi. Peki, neydi zihnimde olup da kaleme almaya çalıştığın konu, ihtiyaç olduğu kanısına nereden vardım?
Bir dostum söyledi, bu şehirde sorunları çok konuştuk, artık çözümleri konuşmanın zamanı gelmedi mi diye? Evet, geldi belki de geçiyor. Neydi sorun, çözümü ne olmalı idi? Teşhis ne kadar doğru olursa, tedavi o kadar hızlı olur. Birçoğumuzun bildiği, ifade ettiği, dert yandığı konu olan bu şehrin evlatları kendi göbek bağını niye kesemiyor? Bu şehirde her şey yetişebiliyor da bir insan mı yetişmiyor? Bu şehrin evlatlarına bu güvensizlik ya da görev yakıştıramama neyin nesi? Bu hastalık ne zamandan beridir var? Beraber bakalım.
23 Nisan 1920, ilk meclis kuruluyor. Meclis kurulmadan, 11 Nisan’da, Urfa kurtuluş destanını yazıyor. Köylüsü ile şehirlisi ile kendi kendini kurtaran şehir unvanını alıyor. Kurucu mecliste kendi kendini kurtaranların olmasını beklemek en tabii istek olsa gerek. Fakat ilk mecliste Urfa’yı temsil eden mebuslar yarı yarıya bu şehre ait değil. Ali Saip Ursavaş’ın 1. Dönem mebusu olmasını gayet iyi anlayabiliyoruz. Mustafa Kemal Paşa tarafından Urfa savunmasını örgütleyen komutan kurucu mecliste Urfa adına bulunabilir. Ama diğer isimler için kendime bir gerekçe bulamadım. Mesela kurucu mecliste hangi nedenle İstanbul Valisi Esat Bey Urfa miletvekili olarak görev alıyor. Urfa’ya gelip gelmediği konusunda herhangi bir bilgiye bile ulaşamadım.
Küçük bir araştırma sonrası bu şehirde cumhuriyetin ilk yıllarında ve sonraki yıllarda da milletvekilliği yapan bazı isimlere ulaştım. İşte meclisin Urfa mebusları.
Edirne’den Hüsrev Gerede, İzmir’den Tıbbiye mezunu Refet Topçuoğlu ve Razi Soyer, dönemin ünlü şairlerinden Yahya Kemal Beyatlı, namı ‘’Milli Şair’’ olan Mehmet Emin Yurdakul, İstanbul’dan Ali Behçet, Mehmet Muhittin Dinçsoy, Hüseyin Sami İşbay, Mehmet Kazım Berker, Feridun Kemal Ergin, Saim Önhon, , Ahmet Kutsi Tecer, Adana eşrafından Ferit Celal, Konya’dan Fuat Gökbudak, Ürgüp’ten Tuğgeneral Ahmet Vefik Yazgan, Samsundan Mehmet Esat Tekel şeklinde devam edip gidiyor
Bunların tamamı Ankara’da Urfa’yı temsil eden isimler. Yani Ankara’dan Urfa’ya hizmetin gelmesi için, şehrin eksiklerini ve ihtiyaçlarını Ankara’ya taşımak adına bu şehri temsil eden isimler. Bu şehri hayatında görmeyenlerin bu şehri temsil etmelerinin bedelini dedelerimiz, babalarımız ve şimdi ise biz ödüyoruz. Sonrasında diyoruz ki falan şehir alt yapı sorununu 50 yıl önce çözmüş, filan şehir ulaşım sorununu 30 yıl önce çözmüş yada komşumuz metro ile tanışmışken biz hala trambüsü görmüş bile değiliz. Çünkü 100 yıllık Cumhuriyet tarihinin 50 yılını kullanamamışsın, belki ikinci 50 yılını bile hakkıyla kullanamıyorsun.
Bakın bir isimden daha bahsetmek istiyorum, Nevşehir’den Urfa’ya gelen ve burada valilik yapan Kadri Eroğan var. O da vali iken istifa etmiş ve 12. Dönem Urfa milletvekilliği yapmış, yetmemiş adam emekli olduktan sonra memleketine gitmiş yine rahat bırakmamışız gidip ona gel belediye başkanımız ol diyebilmişiz.
1960 darbesinden sonra şehir biraz kendisine gelmiş ve mecliste şehrin farklı bölgelerinden mebuslar Ankara’ya gönderilmiş. İşte ondan sonra az da olsa yollarla, köprülerle, barajlarla, elektrikle tanışmaya başlamışız. Tabi bunda Demirel hükümetlerinin ve Süleyman Demirel’in kadim dostu Sayın Necmettin Cevheri’nin etkisi çok büyük. O yıllarda sadece 1965 seçimlerinde Türkiye İşçi Partisinin son genel başkanı Behice Sadık Boran Urfa’dan milletvekili olarak seçilmiştir. Ta ki yıllar sonra Bursa Milletvekili iken 2011 de Şanlıurfa’ya gelen Faruk Çelik’e kadar. Faruk Çelik 2011 ve 2015 seçimlerinde Şanlıurfa milletvekili olarak mecliste bulunmuştur. Yine o yıllarda Urfalıların yoğun isteği üzerine 2014 yerel seçimlerinde Şanlıurfa valisi olan Celalettin Güvenç’in Büyükşehir Belediye Başkanı olması gibi.
Gelelim benim teşhisime. Bu şehirde bu şehirli sürekli kendi arkadaşlarını hafif tartmış, ondan sonra herkes hafif tartmaya başlamış. Bizleri ‘’elin iyisi, evin delisi’’ yapmış. Peki, elin iyisi, evin delisi olmak ne demek; ‘’Bir kişinin dışarıdaki insanlara gösterdiği nezaketi, fedakârlığı, müsamahayı hatta bazen ilgiyi ve sevgiyi dahi evindeki yani yakınındaki kişilere, ailesine göstermemesidir.’’ İşte biz tam olarak buyuz…
Teşhis bu, tedavi haftaya, takipte kalın lütfen…Read Next